Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Türkiye’nin yönetim tarihindeki en radikal dönüşümlerden biridir. Parlamenter sistemin dağınık yürütme yapısı yerini tek merkezli, doğrudan icracı bir liderlik modeline bırakmıştır. Bu değişim, karar alma hızını artırmış, milli güvenlik, dış politika, savunma ve sağlık gibi stratejik alanlarda olağanüstü bir atılım getirmiştir. Bugün Türkiye Savunma sanayisinde dünyaya örnek olmuştur, Diplomatik alanda kıtalar arası etkinlik kazanmıştır, Enerji, ulaştırma ve altyapıda tarihi projeleri hayata geçirmiştir. Bu başarıların arkasında REİS’İN çalışkanlığı, vizyonu ve kararlılığı vardır. Fakat sistemin bir yan etkisi ortaya çıkmıştır: Devletin kurumsal refleksleri zayıflamış, yönetim yükü tek bir merkezde, hatta tek bir kişide toplanmıştır. REİS artık hem strateji belirleyici, hem koordinatör, hem denetçi, hem uygulayıcı konumundadır. O kadar ki, REİS`İN temposu düştüğünde, devletin temposu da düşmektedir.
Bu kısa vadede avantajlı olsa da uzun vadede yönetimsel sürdürülebilirlik açısından risklidir
*Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilirken bürokrasiyi sadeleştirmek hedefiyle kaldırılan müsteşarlık kurumu, aslında Türk devlet geleneğinin omurga direğiydi.
Müsteşar; siyasetin üstünde, kurumun hafızasını temsil eden, teknik bilgiyi devlet aklına dönüştüren kişiydi. Bakan değişse bile devletin sürekliliğini sağlayan bu yapı ortadan kalkınca: Bakan ile genel müdür arasındaki kurumsal akıl köprüsü yıkıldı, Bürokrasi yönsüz kaldı, Bakanlıklar kısa vadeli icra merkezlerine dönüştü. Eskiden devletin içinde derin tecrübeyi temsil eden bir müsteşar vardı; şimdi her bakanlık, REİS`İN onayı bekleyen bir yürütme birimine dönüştü. Yani kurumlar karar veremez, sadece bekler hale geldi. Sonuçta REİS`İN omzundaki yük devasa biçimde arttı: Dış politikada kendisi devrede, Ekonomide yatırımcıyla kendisi görüşüyor, Krizlerde sahada kendisi var, Uluslararası temasların tümünü kendi yürütüyor. Bu tablo, bir liderlik başarısı olduğu kadar kurumsal zaaf göstergesidir. REİS`İN bu kadar çalışkan olmasa, sistem tıkanır. Bu kişisel karizma devletinin bir sonucudur.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, artık ikinci faza geçmelidir: Kurumsal Cumhurbaşkanlığı Dönemi. Bu yeni fazın kalbi, müsteşarlık yapısının geri dönüşü ve yeniden yapılandırılmasıdır ama bu geçmişteki kopyası değil; Cumhurbaşkanlığı sistemine entegre edilmiş, modern, veriye dayalı, dijital ve performans odaklı bir müsteşarlık modeli olmalıdır. Her bakanlıkta iki katmanlı bir yapı kurulmalıdır: (a) Bakan Siyasi iradeyi ve Cumhurbaşkanlığı vizyonunu temsil eder. Günlük icra, yönetim ve kamuoyu iletişimini yürütür. Siyasi sorumluluk taşır. (b) Müsteşar Kurumun teknik ve stratejik hafızasını yönetir. Bakanın siyasi vizyonunu devlet politikalarına dönüştürür. Cumhurbaşkanlığı’na doğrudan raporlama yapar. Kurumsal performans, bütçe verimliliği, ve koordinasyondan sorumludur.10 yıllık planlama perspektifiyle hareket eder. Yapısal kural Bakan değiştiğinde müsteşar görevine devam eder. Böylece devletin sürekliliği, siyasetten bağımsız güvence altına alınır.
Cumhurbaşkanlığı’na bağlı bir Stratejik Müsteşarlık Konseyi kurulmalıdır.
Bu konsey, tüm bakanlık müsteşarlarından oluşur ve doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlıdır.
Görevi: Türkiye’nin uzun vadeli kalkınma hedeflerini belirlemek, Bakanlıklar arası koordinasyonu sağlamak, Kriz anlarında hızlı veri ve karar desteği sunmak. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin teknik omurgası olur. Bu yapı, geçmişteki Devlet Planlama Teşkilatı vizyonunu yeniden canlandırır, ama dijital çağın verimliliğiyle çalışır. Yeni modelde, Meclis sadece bakanları değil, müsteşarları da dinleyebilmelidir.
Bu sayede Siyasi tartışmaların ötesinde teknik hesap verebilirlik sağlanır, Devletin kurumsal şeffaflığı artar, Kamuoyuna bilgi akışı güçlenir. Bu, Meclis’i yeniden ulusal performans denetim kurulu haline getirir.
Müsteşarlık makamına giden yol, liyakat ve devlet geleneğiyle iç içe bir kariyer sistemine bağlanmalıdır. Bunun için yeni bir Devlet Akademisi oluşturulmalı yalnızca bürokrat değil, devlet adamı yetiştirmeli. Diplomasi, güvenlik, ekonomi, hukuk ve strateji alanlarında derin eğitim verir. Mezunları doğrudan üst düzey kamu pozisyonlarına hazırlanır. Bu sistem, geleceğin müsteşarlarını yetiştirir kurumsal devamlılığı garanti eder. Tüm uluslararası anlaşmalar, yatırımlar, görüşmeler, kriz yönetimi kararları tek bir dijital merkezde toplanmalıdır. Bu kurumsal Hafıza Dairesi, müsteşarlıklar arası koordinasyonu sağlar. Böylece devletin tecrübesi kişilere bağlı kalmaz, kurumsal akıl haline gelir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi kararlılığı, vizyonu ve liderliğiyle büyük bir noktaya taşımıştır. Ancak bu başarıyı kalıcı kılmanın yolu, aynı enerji ve iradeyi kurumsal yapıya dönüştürmektir. Müsteşarlık sistemi, REİS`İN modelini zayıflatmaz tam tersine kurumsallaştırır. Bu reform, Türkiye’yi karizmatik lider devleti olmaktan çıkarır, kurumsal güç devleti haline getirir. Yani Liderin yorulmadığı bir Türkiye değil, liderin yokluğunda da yorulmayan bir Türkiye kurmak gerekir.
Selametle,