Son zamanlarda herkesin dilinde aynı soru:Tekstilde durum ne olacak? Ne zaman düzelecek? Ne zaman ihracat artacak, piyasa rahatlayacak? Bu soruların altında bir umut arayışı var ama ben açıkça söyleyeyim: ben düzeleceğine inanmıyorum.Çünkü bu iş artık sadece döviz kuru, sipariş miktarı veya mevsimsel dalgalanma meselesi değil.Türkiye’nin tekstil sektörü, yapısal olarak rekabet gücünü kaybediyor.
*Ucuz İşçilik Dönemi BittiBir zamanlar ucuz işçilik avantajımız vardı. Avrupa’ya yakınlığımız, esnek üretim kabiliyetimiz ve kalite farkımız sayesinde fark yaratabiliyorduk.
Ama bugün tablo bambaşka.Mısır, devlet destekli enerji sübvansiyonlarıyla ipliği bile bizden ucuz üretiyor.Bangladeş, işçilik maliyetinde Türkiye’nin beşte biri düzeyinde.Özbekistan ve Türkmenistan gibi Türk Cumhuriyetleri hem ucuz enerjiye hem de yeni yatırımlara açık.Avrupa da artık “yakın üretim yerine “ucuz üretim arıyor.Bu ülkelerle rekabet etmemiz mümkün değil çünkü bizim maliyet yapımız tamamen değişti.Bugün Türkiye’de asgari ücret, enerji ve vergi yükleri bir tekstilcinin belini büküyor.Ve yıl sonunda tekrar zamlar, kur artışı ve vergi düzenlemeleriyle tablo daha da ağırlaşacak.Enerji, Finans ve Vergi Üçgeninde Sıkışan Sanayici
*Tekstil üretimi, enerjiye en bağımlı sektörlerden biridir.
Elektrik, doğalgaz, buhar, boya ve su maliyetleri son 3 yılda yüzde 300’den fazla arttı.
Buna bir de yüksek faizli kredi maliyetleri ve vadeli satışların finans yükü eklenince üretici adeta nefessiz kalıyor.İhracatçı, Avrupa’dan aldığı siparişi maliyetine yetiştiremiyor.
Döviz artışı da çözüm değil, çünkü kur artsa bile enerji, hammadde ve işçilik aynı hızda yükseliyor.Devletin enerji ve finans politikası sanayiyi desteklemezse, sadece fason çalışan atölyeler değil, büyük entegre tesisler bile risk altında.
*Dünya Değişti, Biz Aynı KaldıkRakiplerimiz sadece ucuz değil, artık stratejik olarak da akıllı hareket ediyor.Bangladeş, AB ile GSP+ anlaşması sayesinde gümrüksüz ihracat yapıyor.Mısır, Çin’le ortak üretim bölgeleri kurdu.Özbekistan, Türk yatırımcılara enerji teşviki ve vergi muafiyeti sunuyor.Türkiye ise hâlâ yüksek faiz, yüksek vergi, karmaşık mevzuat ve belirsiz döviz politikasıyla uğraşıyor.Sonuç: yatırım kaçıyor, üretim zayıflıyor, markalaşma gecikiyor.Yeni Model: Kalite, Marka ve Katma DeğerGerçeği görelim: ucuz işçilikle rekabetin sonu geldi.Türkiye artık aynı oyunu oynayamaz. Yeni bir oyun kurmak zorundayız.Yani:Marka odaklı üretim,Teknolojiyle verimlilik,Sürdürülebilirlik ve çevre uyumu,Dijital dönüşüm.Yalnız bunlar büyük sermaye ister, uzun vadeli plan ister, istikrar ister.Kısa vadeli kredi politikalarıyla, günübirlik teşviklerle bu iş yürümez.Sanayicinin güvene, öngörüye ve planlı kalkınmaya ihtiyacı var.
*Sonuç olarak Gerçekleri Söylemek de Millet Menfaatinedir,Ben bu yazıyı bir karamsarlık değil, gerçekleri hatırlatma niyetiyle yazıyorum.Çünkü milletin menfaati, doğruyu bilmekten geçer.Bugün herkes ne zaman düzelecek diye bekliyor ama belki de önce nerede yanlışyaptık dememiz gerekiyor.Türkiye tekstilini kurtaracak olan şey, ucuzluk değil, akıl, kalite ve güven politikasıdır.Bunu yapabilirsek yeniden parlayabiliriz ama bugünkü gidişle bu mümkün görünmüyor.
Selametle