Mehmet Metiner
Köşe Yazarı
Mehmet Metiner
 

Kongreye giderken AK Parti: Nasıl bir teşkilatlanma modeli?

Başarılı bir teşkilat, gücünü iki şeyden alır: Birincisi, millet nezdinde karşılığı olan isimlerden. İkincisi, milletle her daim yürekten iç içelikten. Bu ikisi varsa güçlü ve saygın bir teşkilat var demektir.     Milletin adamlarıyla milletle beraber ve millet için yol yürüyen bir teşkilatın sırtı yere gelmez.     Buradaki sorun şu: illerde, ilçelerde ve beldelerde milletin adamları nasıl belirlenecek? Cevabı basit: Doğrudan millete sorulacak. Milletten alınan cevaplara göre atamalar yapılacak.     Teşkilat başkanlarının seçimi o ilin vekillerine veya o vekillerle bir biçimde yol yürüyen siyaset simsarlarına bırakılırsa işte o zaman oluşan teşkilatlar o ilde güçlü olan vekilin teşkilatına dönüşür. Teşkilat başkanları da o vekilin veya vekillerin emrindeki aparata dönüşürler. Ne yazık ki günümüzde yaygın olan gerçekliğimiz budur.     İlin vekili, özellikle birinci sıradan seçilen vekili, bir de genel merkezde yetkili ve etkili konumdaysa, sözgelimi genel başkan yardımcısı, MKYK üyesi veya grup başkanvekili ise kendini teşkilatın üstünde ve belirleyicisi olarak görüyor. Kendisi görmese bile o ildeki teşkilat mensupları en güçlü olarak gördükleri o kişinin karşısında el pençe divan duran birer aparata dönüşüyorlar. Çünkü o ilin teşkilat başkanlarını ve yönetim kurulu üyeliklerini belirlediği için kaçınılmaz olarak bu durum kişilikli ve güçlü bir teşkilat yapısının ortaya çıkmasını engelliyor. Dahası, o ilde vekiller arasında güç ve iktidar kavgalarına da kapı aralıyor. Teşkilat mensupları en güçlü gördükleri vekilin, genel merkezde de en güçlü konumda olan vekilin isteklerine râm oluyor.     Teşkilat başkanlarını belirlemek için illere yetkili olarak gönderilenler veya il- bölge koordinatörleri de de milletvekilleri olunca bu durumda o ile giden milletvekilleri gittiği ilin en güçlü vekilinin veya vekillerinin telkinlerine göre hareket ediyorlar. Çünkü kendi iline de diğer vekil arkadaşları gönderildiği için haliyle kendi ilinde belirleyici olabilmek için gittiği ilin vekillerinin telkinine fazlasıyla açık hale geliyorlar. “Sen benim ilimde dediğimi yap, ben senin ilinde dediğini yapayım!” paslaşması kaçınılmaz hale geliyor.     Çoğu kez milletvekillerinin istekleri doğrultusunda belirlenen teşkilat başkanlarına kendi yönetimlerini oluşturma hakkı da tanınmıyor. Teşkilat başkanı kendini o koltuğa oturtan en güçlü vekile sırtını yaslayarak onun telkinlerine göre yönetim oluşturuyor. Ortaya çakan sonuç tabii ki vahim oluyor. Başarısızlık değişim getiriyor. Değişenin yerine aynı yöntemle yeni birisi atanıyor. O da bir süre sonra değişiyor. Derken o ilde veya ilçede çok sayıda küskün ve kırgın oluşuyor. Onlar arasında güç ve iktidar kavgaları başlıyor. Teşkilatlarda ayrılıklar ve dedikodular giderek yıpratıcı bir zeminin oluşmasını sağlıyor.       Bu sistem acilen değişmelidir. Aksi takdirde kimi getirirseniz getirin şayet o ildeki en güçlü vekilin iradesine râm olmamışsa gidici olur.   ***   Genel merkezden başlayarak yerele inen yeni ve güçlü bir teşkilat modeli için önerilerimi sıralıyorum:     1-Genel merkezde milletvekilleri yönetici konumda asla olmamalıdırlar. Milletvekilliği zaten bir güçtür. Milletvekiline bir de teşkilat üst düzey yöneticiliği görevi verdiğinizde kibir ve güç sarhoşluğu kaçınılmaz hale geliyor. O milletvekili taşıdığı güç dolayısıyla kendi ilinin siyasi monarkına dönüşüyor. Teşkilat başkanları ve teşkilat mensupları kendini ona göre biçimlendirme mecburiyeti hissediyor. Bu durumda milleti memnun etme yerine o güçlü vekilin gözüne girme yarışı başlıyor ki teşkilatlar kaçınılmaz olarak milletten kopuyor ve milletin siyaseten belirleyiciliği de yok hükmüne geçiyor.       Milletvekilleri sadece yasama görevleriyle ilgili olmalı. Yasama faaliyetleri dışında da teşkilatların öngördüğü faaliyetler çerçevesinde her daim seçim bölgelerinde olmalı. Teşkilat başkanlarının seçimi konusunda görüş beyan etmenin veya varsa bir önerileri paylaşmanın dışında teşkilat işlerine doğrudan karışan kişiler olmamalıdırlar. Aslolanın kendileri değil teşkilat olduğunu da bilmelidirler.     2-Bunu sağlamak için milletvekilliği seçim sisteminin değişmesi gerekiyor. Mevcut sistemde milletvekilleri doğrudan millet tarafından değil partide en güçlü gördükleri kişilerin gözüne girerek seçildikleri için millet-seçmen memnuniyeti ikincil plandadır. Millet-seçmen istemese bile yukarıda en güçlüler nezdinde kurduğu ilişkiler sayesinde tekrar seçileceğini bilen bir vekilin ne yereldeki teşkilatla ne de saha ile işi olmaz. Bu sistem değişmezse ne millet siyasetin belirleyici aktörü olur ne de teşkilatlar güçlü ve saygın olur.     Önerim şudur: Millet kendi Cumhurbaşkanını nasıl doğrudan seçiyorsa vekillerini de doğrudan seçmelidir. Şu anki sistemde vekiller sözde milletin ama gerçekte partilerinin vekilleridirler. Partilerinin içinde de birilerinin…     Elbette partinin vekili olmak gerekir ama milletin doğrudan seçimiyle gelen güçlü ve irade sahibi vekiller olmak hayati öneme sahiptir. Tercih sistemiyle gelen bir vekilin partili aidiyeti saygın, iradesi de güçlü olur. Aynı zamanda millet-seçmen memnuniyeti de köklü ve kalıcı olur. Doğrudan milet tarafından seçilen bir vekil milleti memnun etmediğinde yeniden seçilemeyeceğini bildiği için seçim bölgesinden kopmaz ve kendini teşkilatının üstünde de görmez. Millette hiç bir karşılığı olmadığı, hatta ilini hiç tanımadığı halde genel merkezdeki görevi veya ilişkileri dolayısıyla partinin listesine girdiği için seçilen vekiller teşkilatlarda huzursuzluğun ve millette de memnuniyetsizliğin kaynağı olurlar.     3-Genel merkez yönetimi, teşkilat işlerinden anlayan, millet nezdinde güçlü ve saygın karşılığı olan isimlerden oluşmalı. Temsil yeteneği ve iradesi olan isimler ancak siyasette başarıyı getirir. Genel merkez yönetiminin yasama organından ayrı tutulması şarttır. Partinin meclis ile olan ilişkisi, grup başkanı ve grup başkanvekilleri üzerinden sağlanır. Bu durumda çok sayıda siyasi aktörün ortaya çıkması sağlanır. Güç tekeli kırılır. Güç dağılımı gerçekleşir. Güç dengesi oluşur. Milletvekili ne kadar saygınsa genel merkez yöneticiliği de o kadar saygındır. Bir ilde vekilin gücü ile genel merkezdeki yöneticinin gücü veya yereldeki teşkilat başkanının gücü dengeli bir güç ilişkisine oturur. Birinin gücünün diğerinin gücüyle dengelendiği bir model, hem güçlü bir teşkilat yapısını ortaya çıkarır hem de millet memnuniyetini had safhaya taşır. Kontrolsüz güç, tehlikelidir. Gücün temerküzü kibri çoğaltır. Bu durumda istediğiniz kadar kibri eleştirip durun, nafile bir uğraş olur. Bir insanı hem kibre sürükleyecek yetki ve güçle donatıp hem de sakın kibre kapılmayın demek, insandan melek olmayı istemek gibi bir şeydir.     4-Teşkilat başkanlarının seçimini milletvekillerine bırakmamak lazım. Milletin gönlüne taht kurmuş isimler her yerde bilinir. O isimler millete sorulur. Bunun yol ve yordamı bellidir. Milletin kahir ekseriyeti kimi istiyorsa pek tabii partinin ilkelerine uygun olması koşuluyla onda karar kılınmalıdır. Bilinmelidir ki baş sallayandan baş olmaz. En güçlü vekilin karşısında yaltaklanıp durandan da başkan olmaz. Baş olan, irade sahibi olmalıdır. Güçlü ve saygın bir kişiliğe sahip olmalıdır. Birinin adamı olandan baş seçerseniz, gövdeyi tutamazsınız. Kendi gövdesi üzerinde başkasının başını taşıyandan partiye ve davaya ancak zarar gelir. “Bu kişi seçilirse hükmedemem, o yüzden asla!” deyip kişilikli ve irade sahibi insanları devre dışı bırakanlar, son kertede etraflarına topladıkları çapsız ve millette karşılığı olmayan yalaka takımıyla günün birinde kendi sonlarını getirirler. Misyonlarına da çok büyük zarar verirler.       5-Seçilen başkanlara kendi yönetimini oluşturma yetkisi tanınmalıdır. Onun adamı, ötekisinin adamı biçimiyle oluşturulan yamalı bohça teşkilatlarla ne uyum sağlanır ne de başarı elde edilir. Başkalarının adamı olarak yönetimlere girenler sahiplerine sadece baş eğerler, teşkilat başkanlarını dinlemezler. O yüzden uyumsuzluklar ve çatışmalar olur.     Tabii ki oluşturulan yönetimin güçlü, saygın ve temsil gücü itibariyle dengeli olup olmadığına genel merkez karar vermelidir. Genel merkezin bu konudaki müdahalesi, tamamen objektif olmalı ve ahbap-çavuş ilişkilerini dışarda bırakmalıdır.     6-Genel merkez yöneticilerinin belirlenmesi, masa başında olmamalıdır. Sahada karşılığı olan ve temsil yeteneği itibariyle göz dolduran isimler merkez karar ve yönetim kuruluna seçilmelidirler. Toplumun her kesiminin temsili kadar bölgelerin temsili de güçlü ve saygın isimler etrafında sağlanmalıdır. Milletvekilleri MKYK’ya alınmamalıdır ki çevrede biriken aktörler sistemin içine dahil edilebilsin. Böylece vekil olamayanlar teşkilat içinde etkili görevler üstlenerek yoluna devam etmelidir. Çevrede biriken aktörlerin bu yolla merkeze taşınması, siyasi dinamizmi de güç dengesini de etkili nir sisteme dönüştürür.       Benim önerim şudur:     Genel Merkez yöneticileri (MKYK) genel kurula tek liste halinde sunulmamalıdır. Genel Başkanının mutlaka olmasını istediği az sayıdaki isimlerin dışındakiler, genel kurul delegeleri tarafından özgürce seçilebilmelidir. Yönetime girmek isteyenler açıkça bunu deklare edebilmeli ve genel kurul üyeleri istediklerini seçebilmelidir. Parti içi bu demokratik seçim sağlanmalıdır. Demokratik temsil sistemi böylelikle çok daha güçlü ve dengeli olur.     7- Meclis içinde görev belirleme sistemi de bu demokratik seçim ve temsil sistemine göre yeniden düzenlenmelidir. Genel başkanın uygun gördüğü grup başkanı ve bir grup başkanvekili dışındaki grup başkanvekilleri bizzat milletvekillerinin hür iradeleriyle belirlenmelidir. Bırakalım vekiller kendi yöneticilerini kendileri seçsinler. Komisyon başkanlıkları seçimini de genel başkanın istediği sınırlı sayıdaki isimler dışında vekillere bırakmakta yarar var.     Vekillerin doğrudan millet tarafından seçilmediği, seçildikten sonra vekillerin de meclisteki yöneticilerini kendilerinin seçemediği bir sistem özü itibariyle demokratik bir sistem değildir.     Millet kendini asıl belirleyici, vekiller de kendilerini güçlü hissetmelidirler.     Mecliste sıradan bir aparata dönüştürülmüş bir milletvekilliği sistemi de artık değiştirilmelidir.   HAMİŞ Bu konudaki genel mantığı ve ayrıntıları öğrenmek isteyenler için SİYASİ ERDEMLER RİSALESİ adlı kitabımı salık veririm.
Ekleme Tarihi: 22 Ağustos 2023 - Salı

Kongreye giderken AK Parti: Nasıl bir teşkilatlanma modeli?

Başarılı bir teşkilat, gücünü iki şeyden alır: Birincisi, millet nezdinde karşılığı olan isimlerden. İkincisi, milletle her daim yürekten iç içelikten. Bu ikisi varsa güçlü ve saygın bir teşkilat var demektir.

 

 

Milletin adamlarıyla milletle beraber ve millet için yol yürüyen bir teşkilatın sırtı yere gelmez.

 

 

Buradaki sorun şu: illerde, ilçelerde ve beldelerde milletin adamları nasıl belirlenecek? Cevabı basit: Doğrudan millete sorulacak. Milletten alınan cevaplara göre atamalar yapılacak.

 

 

Teşkilat başkanlarının seçimi o ilin vekillerine veya o vekillerle bir biçimde yol yürüyen siyaset simsarlarına bırakılırsa işte o zaman oluşan teşkilatlar o ilde güçlü olan vekilin teşkilatına dönüşür. Teşkilat başkanları da o vekilin veya vekillerin emrindeki aparata dönüşürler. Ne yazık ki günümüzde yaygın olan gerçekliğimiz budur.

 

 

İlin vekili, özellikle birinci sıradan seçilen vekili, bir de genel merkezde yetkili ve etkili konumdaysa, sözgelimi genel başkan yardımcısı, MKYK üyesi veya grup başkanvekili ise kendini teşkilatın üstünde ve belirleyicisi olarak görüyor. Kendisi görmese bile o ildeki teşkilat mensupları en güçlü olarak gördükleri o kişinin karşısında el pençe divan duran birer aparata dönüşüyorlar. Çünkü o ilin teşkilat başkanlarını ve yönetim kurulu üyeliklerini belirlediği için kaçınılmaz olarak bu durum kişilikli ve güçlü bir teşkilat yapısının ortaya çıkmasını engelliyor. Dahası, o ilde vekiller arasında güç ve iktidar kavgalarına da kapı aralıyor. Teşkilat mensupları en güçlü gördükleri vekilin, genel merkezde de en güçlü konumda olan vekilin isteklerine râm oluyor.

 

 

Teşkilat başkanlarını belirlemek için illere yetkili olarak gönderilenler veya il- bölge koordinatörleri de de milletvekilleri olunca bu durumda o ile giden milletvekilleri gittiği ilin en güçlü vekilinin veya vekillerinin telkinlerine göre hareket ediyorlar. Çünkü kendi iline de diğer vekil arkadaşları gönderildiği için haliyle kendi ilinde belirleyici olabilmek için gittiği ilin vekillerinin telkinine fazlasıyla açık hale geliyorlar. “Sen benim ilimde dediğimi yap, ben senin ilinde dediğini yapayım!” paslaşması kaçınılmaz hale geliyor.

 

 

Çoğu kez milletvekillerinin istekleri doğrultusunda belirlenen teşkilat başkanlarına kendi yönetimlerini oluşturma hakkı da tanınmıyor. Teşkilat başkanı kendini o koltuğa oturtan en güçlü vekile sırtını yaslayarak onun telkinlerine göre yönetim oluşturuyor. Ortaya çakan sonuç tabii ki vahim oluyor. Başarısızlık değişim getiriyor. Değişenin yerine aynı yöntemle yeni birisi atanıyor. O da bir süre sonra değişiyor. Derken o ilde veya ilçede çok sayıda küskün ve kırgın oluşuyor. Onlar arasında güç ve iktidar kavgaları başlıyor. Teşkilatlarda ayrılıklar ve dedikodular giderek yıpratıcı bir zeminin oluşmasını sağlıyor.

 

 

 

Bu sistem acilen değişmelidir. Aksi takdirde kimi getirirseniz getirin şayet o ildeki en güçlü vekilin iradesine râm olmamışsa gidici olur.

 

***

 

Genel merkezden başlayarak yerele inen yeni ve güçlü bir teşkilat modeli için önerilerimi sıralıyorum:

 

 

1-Genel merkezde milletvekilleri yönetici konumda asla olmamalıdırlar. Milletvekilliği zaten bir güçtür. Milletvekiline bir de teşkilat üst düzey yöneticiliği görevi verdiğinizde kibir ve güç sarhoşluğu kaçınılmaz hale geliyor. O milletvekili taşıdığı güç dolayısıyla kendi ilinin siyasi monarkına dönüşüyor. Teşkilat başkanları ve teşkilat mensupları kendini ona göre biçimlendirme mecburiyeti hissediyor. Bu durumda milleti memnun etme yerine o güçlü vekilin gözüne girme yarışı başlıyor ki teşkilatlar kaçınılmaz olarak milletten kopuyor ve milletin siyaseten belirleyiciliği de yok hükmüne geçiyor.

 

 

 

Milletvekilleri sadece yasama görevleriyle ilgili olmalı. Yasama faaliyetleri dışında da teşkilatların öngördüğü faaliyetler çerçevesinde her daim seçim bölgelerinde olmalı. Teşkilat başkanlarının seçimi konusunda görüş beyan etmenin veya varsa bir önerileri paylaşmanın dışında teşkilat işlerine doğrudan karışan kişiler olmamalıdırlar. Aslolanın kendileri değil teşkilat olduğunu da bilmelidirler.

 

 

2-Bunu sağlamak için milletvekilliği seçim sisteminin değişmesi gerekiyor. Mevcut sistemde milletvekilleri doğrudan millet tarafından değil partide en güçlü gördükleri kişilerin gözüne girerek seçildikleri için millet-seçmen memnuniyeti ikincil plandadır. Millet-seçmen istemese bile yukarıda en güçlüler nezdinde kurduğu ilişkiler sayesinde tekrar seçileceğini bilen bir vekilin ne yereldeki teşkilatla ne de saha ile işi olmaz. Bu sistem değişmezse ne millet siyasetin belirleyici aktörü olur ne de teşkilatlar güçlü ve saygın olur.

 

 

Önerim şudur: Millet kendi Cumhurbaşkanını nasıl doğrudan seçiyorsa vekillerini de doğrudan seçmelidir. Şu anki sistemde vekiller sözde milletin ama gerçekte partilerinin vekilleridirler. Partilerinin içinde de birilerinin…

 

 

Elbette partinin vekili olmak gerekir ama milletin doğrudan seçimiyle gelen güçlü ve irade sahibi vekiller olmak hayati öneme sahiptir. Tercih sistemiyle gelen bir vekilin partili aidiyeti saygın, iradesi de güçlü olur. Aynı zamanda millet-seçmen memnuniyeti de köklü ve kalıcı olur. Doğrudan milet tarafından seçilen bir vekil milleti memnun etmediğinde yeniden seçilemeyeceğini bildiği için seçim bölgesinden kopmaz ve kendini teşkilatının üstünde de görmez. Millette hiç bir karşılığı olmadığı, hatta ilini hiç tanımadığı halde genel merkezdeki görevi veya ilişkileri dolayısıyla partinin listesine girdiği için seçilen vekiller teşkilatlarda huzursuzluğun ve millette de memnuniyetsizliğin kaynağı olurlar.

 

 

3-Genel merkez yönetimi, teşkilat işlerinden anlayan, millet nezdinde güçlü ve saygın karşılığı olan isimlerden oluşmalı. Temsil yeteneği ve iradesi olan isimler ancak siyasette başarıyı getirir. Genel merkez yönetiminin yasama organından ayrı tutulması şarttır. Partinin meclis ile olan ilişkisi, grup başkanı ve grup başkanvekilleri üzerinden sağlanır. Bu durumda çok sayıda siyasi aktörün ortaya çıkması sağlanır. Güç tekeli kırılır. Güç dağılımı gerçekleşir. Güç dengesi oluşur. Milletvekili ne kadar saygınsa genel merkez yöneticiliği de o kadar saygındır. Bir ilde vekilin gücü ile genel merkezdeki yöneticinin gücü veya yereldeki teşkilat başkanının gücü dengeli bir güç ilişkisine oturur. Birinin gücünün diğerinin gücüyle dengelendiği bir model, hem güçlü bir teşkilat yapısını ortaya çıkarır hem de millet memnuniyetini had safhaya taşır. Kontrolsüz güç, tehlikelidir. Gücün temerküzü kibri çoğaltır. Bu durumda istediğiniz kadar kibri eleştirip durun, nafile bir uğraş olur. Bir insanı hem kibre sürükleyecek yetki ve güçle donatıp hem de sakın kibre kapılmayın demek, insandan melek olmayı istemek gibi bir şeydir.

 

 

4-Teşkilat başkanlarının seçimini milletvekillerine bırakmamak lazım. Milletin gönlüne taht kurmuş isimler her yerde bilinir. O isimler millete sorulur. Bunun yol ve yordamı bellidir. Milletin kahir ekseriyeti kimi istiyorsa pek tabii partinin ilkelerine uygun olması koşuluyla onda karar kılınmalıdır. Bilinmelidir ki baş sallayandan baş olmaz. En güçlü vekilin karşısında yaltaklanıp durandan da başkan olmaz. Baş olan, irade sahibi olmalıdır. Güçlü ve saygın bir kişiliğe sahip olmalıdır. Birinin adamı olandan baş seçerseniz, gövdeyi tutamazsınız. Kendi gövdesi üzerinde başkasının başını taşıyandan partiye ve davaya ancak zarar gelir. “Bu kişi seçilirse hükmedemem, o yüzden asla!” deyip kişilikli ve irade sahibi insanları devre dışı bırakanlar, son kertede etraflarına topladıkları çapsız ve millette karşılığı olmayan yalaka takımıyla günün birinde kendi sonlarını getirirler. Misyonlarına da çok büyük zarar verirler.

 

 

 

5-Seçilen başkanlara kendi yönetimini oluşturma yetkisi tanınmalıdır. Onun adamı, ötekisinin adamı biçimiyle oluşturulan yamalı bohça teşkilatlarla ne uyum sağlanır ne de başarı elde edilir. Başkalarının adamı olarak yönetimlere girenler sahiplerine sadece baş eğerler, teşkilat başkanlarını dinlemezler. O yüzden uyumsuzluklar ve çatışmalar olur.

 

 

Tabii ki oluşturulan yönetimin güçlü, saygın ve temsil gücü itibariyle dengeli olup olmadığına genel merkez karar vermelidir. Genel merkezin bu konudaki müdahalesi, tamamen objektif olmalı ve ahbap-çavuş ilişkilerini dışarda bırakmalıdır.

 

 

6-Genel merkez yöneticilerinin belirlenmesi, masa başında olmamalıdır. Sahada karşılığı olan ve temsil yeteneği itibariyle göz dolduran isimler merkez karar ve yönetim kuruluna seçilmelidirler. Toplumun her kesiminin temsili kadar bölgelerin temsili de güçlü ve saygın isimler etrafında sağlanmalıdır. Milletvekilleri MKYK’ya alınmamalıdır ki çevrede biriken aktörler sistemin içine dahil edilebilsin. Böylece vekil olamayanlar teşkilat içinde etkili görevler üstlenerek yoluna devam etmelidir. Çevrede biriken aktörlerin bu yolla merkeze taşınması, siyasi dinamizmi de güç dengesini de etkili nir sisteme dönüştürür.

 

 

 

Benim önerim şudur:

 

 

Genel Merkez yöneticileri (MKYK) genel kurula tek liste halinde sunulmamalıdır. Genel Başkanının mutlaka olmasını istediği az sayıdaki isimlerin dışındakiler, genel kurul delegeleri tarafından özgürce seçilebilmelidir. Yönetime girmek isteyenler açıkça bunu deklare edebilmeli ve genel kurul üyeleri istediklerini seçebilmelidir. Parti içi bu demokratik seçim sağlanmalıdır. Demokratik temsil sistemi böylelikle çok daha güçlü ve dengeli olur.

 

 

7- Meclis içinde görev belirleme sistemi de bu demokratik seçim ve temsil sistemine göre yeniden düzenlenmelidir. Genel başkanın uygun gördüğü grup başkanı ve bir grup başkanvekili dışındaki grup başkanvekilleri bizzat milletvekillerinin hür iradeleriyle belirlenmelidir. Bırakalım vekiller kendi yöneticilerini kendileri seçsinler. Komisyon başkanlıkları seçimini de genel başkanın istediği sınırlı sayıdaki isimler dışında vekillere bırakmakta yarar var.

 

 

Vekillerin doğrudan millet tarafından seçilmediği, seçildikten sonra vekillerin de meclisteki yöneticilerini kendilerinin seçemediği bir sistem özü itibariyle demokratik bir sistem değildir.

 

 

Millet kendini asıl belirleyici, vekiller de kendilerini güçlü hissetmelidirler.

 

 

Mecliste sıradan bir aparata dönüştürülmüş bir milletvekilliği sistemi de artık değiştirilmelidir.

 

HAMİŞ

Bu konudaki genel mantığı ve ayrıntıları öğrenmek isteyenler için SİYASİ ERDEMLER RİSALESİ adlı kitabımı salık veririm.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gozdetv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.