Şeriban Özçakmak
Köşe Yazarı
Şeriban Özçakmak
 

Günlerden 10 KASIM…

Bazı tarihler unutulmaz, aksine her geçen gün daha çok yaşar… Ve yaşadıkça eskimeyen o gün, BUGÜN! Bugün 10 Kasım! Bugün hem gözyaşının hem de sevincin bir arada olduğu büyük gün. Durun! Sevinç derken yargılamayın hemen… Sevinç, bazen bir şeyin ve bir kimsenin yerini başka birinin dolduramayacağını bildiğimiz için de yaşanır. Evet, gözyaşının en büyük tarihi günü, 10 KASIM… Neden mi? Her şeyden önce vatan diye haykıran ve bu vatan uğruna milletin üstünlüğünü ve gücünü her an dile getiren ‘‘ATA’’mızı kaybettiğimiz gün. Bu topraklardaki en küçük çocuğun bile kalbinde, büyük bir sembol olarak taşıdığı Mustafa Kemal’in gözlerini ebediyete yumduğu gün… Bugün Gökyüzü mavisinin karaya çaldığı gün. Aslında bugün, hem ‘‘Matem’’ hem ‘‘Gurur Günü’’. Neler yapmadı ki bu ATA! Daha doğrusu hangi yenilikleri getirmedi ki! Kendisine verilen emir sonrası, ülkenin iç huzurunu bozan ve ellerinde cephane olan Türk Milleti’ne  engel olmak için Samsun’a yola çıktığı bir gün, aslında ülkemizin dört bir yanının Batılı devletler tarafından hedef olduğunu gördüğü an, her şey çoktan değişmişti… İçi vatan sevgisi ile yanan birinin yapacağı en önemli adımı atarak önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu. Bu adım, halktan kopuk bir yönetiminin sonunun geldiğini gösteriyordu. Öyle ki, 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya Köşk’ünde dostlarına “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” diyerek, ileride ülkemizin o buhranlı günlerini unutturacağının mesajını vermişti. Öyle de oldu! Cumhuriyet ilan edildi. Ancak bir sorun vardı! Cumhuriyet; yani Milli İrade ile çelişen bir halifelik sistemi vardı. Bu halifelik sistemi ve halifeliğin etrafında birleşen bazı kesimler tarafından Cumhuriyet’e taş atılıyordu. Yani yapılacak inkılapların önündeki ilk engeldi… Elbette kaldırıldı ve kaldırıldıktan sonra yeniliklerin art arda doğmasına vesile oldu… Evet, bir yönetim biçimi belirlendi; ancak eğitimin bir çatı altında birleşmesi ile bu yeniliğe herkes hâkim olabilir. ve geleceğe aktarabilirdi. Eğitim ve öğretim birleştirildi, İmam Hatip liseleri kuruldu, bazı dersler Türkçe verilmeye başlandı… Yavaş yavaş modern bir toplum haline gelmeliydik. Gerek düşünce gerekse de görünüş olarak. Öyle ki, görünüşte çağdaşlığı yakalamak için Şapka Kanunu getirildi. Durulmadı! Hemen ardından Kılık Kıyafet Kanunu getirildi… Böylece hem halkın hem de memurların giyiminde değişiklikler yapıldı. Yeni kurulan Cumhuriyet ülkesinde, ekonomik ve sosyal alanlarda herhangi bir anlaşmazlık yaşanmaması için Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik Kanunu çıkarıldı. Bu yeniliklerden sonra kadınların toplumdaki yeri biraz daha düşünülmeye başlandı. Çünkü hukuk alanında erkeklerin daha üstün olduğu sezilmişti. Bu eşitsizliğin önüne geçmek için ve daha çok kadınları mutlu edecek olan bir kanun çıkarıldı. Tek eşli evlilik, resmi nikâh gibi birçok hakların sağlandığı kanun çıkarıldı; Medeni Kanunun Kabulü. Kadınların toplumda öneminin artması ile birlikte, kadınlara ömür boyu kullanılacak olan bir hediye bırakılacaktı, bırakılmalıydı da… Kadınların adı kurum ve kuruluşlardan duyulmaya başlandı.  Hangi kanunla mı? Türk Kadınının Siyasi Haklara Sahip Olması Kanunu ile. Daha sonra, limanlarımızın ticari gücünden faydalanmak için Kabotaj Kanunu getirildi. Alfabemizde, Arapça harflerinin olması, okuma ve yazmanın din ile ilişkisi olduğu düşünülüyordu. Bunun için Harf Devrimi Kanunu çıkarıldı. Ayrıca, soyadı için kullanılan lakaplar karışıklığa sebep oluyordu. Bir soyadı gibi değildi bu lakaplar! Bunun önüne geçmek için de Soyadı Kanunu çıkarıldı. Ve bütün bu yeniliklerden sonra; Kulağa hoş gelen ama içeriği bir o kadar çürük olan bir ‘‘Saltanat’’ kelimesi vardı, onun döneminde. Bu saltanat sadece bazı kişi ve kişiler için işe yarayan; ancak geride kalan herkesi kötü etkileyen bir kavramdı. Başkalarına ait olan bu saltana kaldırıldı. Ve ‘‘Laiklik’’ kelimesi eklendi tarihe… İşte bu yeniliklerinin hepsini kendisi ve dava arkadaşlarıyla beraber yaptı… Bu nedenledir ki din, dil, ırk ayırmaksızın her an milletini düşündü. Yani, bu karışık kökenli Şanlı Millet hep beraber savaşarak bu yeniliklere imza attı. Bu imza hepimizin gururu, ancak önder biri vardı, o da Mustafa Kemal Atatürk’tü. Bu nedenle O’na ‘‘Önder’’ demedik mi zaten! İşte böyle önder insanların ölümü, gerçek bir ölüm değildir… Hatta yaşatılması gereken bir hikâyedir! 7’de 70’e herkesin bildiği ve bileceği en güzel hikaye...!
Ekleme Tarihi: 10 Kasım 2022 - Perşembe

Günlerden 10 KASIM…

Bazı tarihler unutulmaz, aksine her geçen gün daha çok yaşar…
Ve yaşadıkça eskimeyen o gün, BUGÜN!
Bugün 10 Kasım! Bugün hem gözyaşının hem de sevincin bir arada olduğu büyük gün.
Durun! Sevinç derken yargılamayın hemen… Sevinç, bazen bir şeyin ve bir kimsenin yerini başka birinin dolduramayacağını bildiğimiz için de yaşanır.
Evet, gözyaşının en büyük tarihi günü, 10 KASIM… Neden mi?
Her şeyden önce vatan diye haykıran ve bu vatan uğruna milletin üstünlüğünü ve gücünü her an dile getiren ‘‘ATA’’mızı kaybettiğimiz gün.
Bu topraklardaki en küçük çocuğun bile kalbinde, büyük bir sembol olarak taşıdığı Mustafa Kemal’in gözlerini ebediyete yumduğu gün…
Bugün Gökyüzü mavisinin karaya çaldığı gün.
Aslında bugün, hem ‘‘Matem’’ hem ‘‘Gurur Günü’’.
Neler yapmadı ki bu ATA!
Daha doğrusu hangi yenilikleri getirmedi ki!
Kendisine verilen emir sonrası, ülkenin iç huzurunu bozan ve ellerinde cephane olan Türk Milleti’ne  engel olmak için Samsun’a yola çıktığı bir gün, aslında ülkemizin dört bir yanının Batılı devletler tarafından hedef olduğunu gördüğü an, her şey çoktan değişmişti…
İçi vatan sevgisi ile yanan birinin yapacağı en önemli adımı atarak önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurdu. Bu adım, halktan kopuk bir yönetiminin sonunun geldiğini gösteriyordu.
Öyle ki, 28 Ekim 1923 gecesi Çankaya Köşk’ünde dostlarına “Efendiler, yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz!” diyerek, ileride ülkemizin o buhranlı günlerini unutturacağının mesajını vermişti.
Öyle de oldu! Cumhuriyet ilan edildi. Ancak bir sorun vardı!
Cumhuriyet; yani Milli İrade ile çelişen bir halifelik sistemi vardı. Bu halifelik sistemi ve halifeliğin etrafında birleşen bazı kesimler tarafından Cumhuriyet’e taş atılıyordu. Yani yapılacak inkılapların önündeki ilk engeldi… Elbette kaldırıldı ve kaldırıldıktan sonra yeniliklerin art arda doğmasına vesile oldu…
Evet, bir yönetim biçimi belirlendi; ancak eğitimin bir çatı altında birleşmesi ile bu yeniliğe herkes hâkim olabilir. ve geleceğe aktarabilirdi. Eğitim ve öğretim birleştirildi, İmam Hatip liseleri kuruldu, bazı dersler Türkçe verilmeye başlandı…
Yavaş yavaş modern bir toplum haline gelmeliydik. Gerek düşünce gerekse de görünüş olarak. Öyle ki, görünüşte çağdaşlığı yakalamak için Şapka Kanunu getirildi. Durulmadı! Hemen ardından Kılık Kıyafet Kanunu getirildi… Böylece hem halkın hem de memurların giyiminde değişiklikler yapıldı.
Yeni kurulan Cumhuriyet ülkesinde, ekonomik ve sosyal alanlarda herhangi bir anlaşmazlık yaşanmaması için Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik Kanunu çıkarıldı.
Bu yeniliklerden sonra kadınların toplumdaki yeri biraz daha düşünülmeye başlandı. Çünkü hukuk alanında erkeklerin daha üstün olduğu sezilmişti. Bu eşitsizliğin önüne geçmek için ve daha çok kadınları mutlu edecek olan bir kanun çıkarıldı. Tek eşli evlilik, resmi nikâh gibi birçok hakların sağlandığı kanun çıkarıldı; Medeni Kanunun Kabulü.
Kadınların toplumda öneminin artması ile birlikte, kadınlara ömür boyu kullanılacak olan bir hediye bırakılacaktı, bırakılmalıydı da… Kadınların adı kurum ve kuruluşlardan duyulmaya başlandı.  Hangi kanunla mı? Türk Kadınının Siyasi Haklara Sahip Olması Kanunu ile.
Daha sonra, limanlarımızın ticari gücünden faydalanmak için Kabotaj Kanunu getirildi. Alfabemizde, Arapça harflerinin olması, okuma ve yazmanın din ile ilişkisi olduğu düşünülüyordu. Bunun için Harf Devrimi Kanunu çıkarıldı. Ayrıca, soyadı için kullanılan lakaplar karışıklığa sebep oluyordu. Bir soyadı gibi değildi bu lakaplar! Bunun önüne geçmek için de Soyadı Kanunu çıkarıldı. Ve bütün bu yeniliklerden sonra;
Kulağa hoş gelen ama içeriği bir o kadar çürük olan bir ‘‘Saltanat’’ kelimesi vardı, onun döneminde. Bu saltanat sadece bazı kişi ve kişiler için işe yarayan; ancak geride kalan herkesi kötü etkileyen bir kavramdı. Başkalarına ait olan bu saltana kaldırıldı. Ve ‘‘Laiklik’’ kelimesi eklendi tarihe…
İşte bu yeniliklerinin hepsini kendisi ve dava arkadaşlarıyla beraber yaptı… Bu nedenledir ki din, dil, ırk ayırmaksızın her an milletini düşündü. Yani, bu karışık kökenli Şanlı Millet hep beraber savaşarak bu yeniliklere imza attı.
Bu imza hepimizin gururu, ancak önder biri vardı, o da Mustafa Kemal Atatürk’tü. Bu nedenle O’na ‘‘Önder’’ demedik mi zaten!
İşte böyle önder insanların ölümü, gerçek bir ölüm değildir…
Hatta yaşatılması gereken bir hikâyedir!
7’de 70’e herkesin bildiği ve bileceği en güzel hikaye...!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gozdetv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.