Cumhuriyetimizin 102. Yılında: Geçmişin Mücadelesinden Geleceğin Ufuklarına

102 yıl önce, Anadolu’nun dört bir yanında tüten ocakların sönmemesi için verilen büyük bir mücadelenin sonunda bir millet yeniden doğdu. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti, sadece bir yönetim değişikliği değil; küllerinden yeniden doğan bir ulusun, bağımsızlık ve çağdaşlık yolundaki kararlılığının ilanıydı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından işgal altındaki topraklarda başlayan Kurtuluş Savaşı, tarihte eşi benzeri az görülmüş bir destandı. Anadolu’nun dört bir yanı işgal altındaydı; cephelerde top sesleri yankılanıyor, halk yokluk içinde özgürlük mücadelesi veriyordu. Kadın, erkek, genç, yaşlı demeden herkes bu mücadelenin bir parçasıydı. Kimi cephede silahıyla savaştı, kimi cephe gerisinde kağnısıyla cephane taşıdı, kimi yüreğiyle, duasıyla bu direnişe güç verdi.

Sakarya’da, Dumlupınar’da, İnönü’de verilen mücadele yalnızca bir askeri zafer değil, bir milletin yeniden var olma iradesiydi. Türk milleti, imkânsızlıklar içinde bile esareti reddetti; “Ya istiklal ya ölüm” diyerek yola çıktı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürütülen bu destansı direniş, mazlum milletlere de umut oldu.

Ve nihayet, yıllar süren fedakârlık ve direnişin ardından 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyerek milletin iradesini devletin temeline yerleştirdi.

Cumhuriyet’in ilanı, Türkiye’nin yüzünü bilime, sanata, eğitime ve modernleşmeye çevirdiği yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, eğitimde fırsat eşitliği, sanayileşme hamleleri, çağdaş hukuk sistemi gibi devrim niteliğinde adımlar, Cumhuriyet’in temellerini sağlamlaştırdı.

Ancak Cumhuriyet’in en büyük mirası, bağımsızlık ruhu oldu. O ruh bugün hâlâ yaşıyor.

Bir zamanlar toprağını, bayrağını, özgürlüğünü savunan o kararlı irade; bugün bilimle, teknolojiyle, üretimle Türkiye’yi geleceğe taşıyor. O dönemde cephelerde gösterilen cesaret, bugün laboratuvarlarda, fabrikalarda, mühendislik merkezlerinde sürüyor. Artık savaş meydanlarında değil, teknoloji yarışında yerimizi alıyoruz.

Cumhuriyet’in ilanı, Türkiye’nin yüzünü bilime, sanata, eğitime ve modernleşmeye çevirdiği yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, eğitimde fırsat eşitliği, sanayileşme hamleleri, çağdaş hukuk sistemi gibi adımlar, Cumhuriyet’in temellerini sağlamlaştırdı.

Milli Teknoloji Hamlesi: Yeni Nesil Bağımsızlık Mücadelesi

yüzyılın Türkiye’si, Atatürk’ün “muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak” hedefini artık somut adımlarla hayata geçiriyor. Savunma sanayinden uzay araştırmalarına, yapay zekâdan havacılığa kadar birçok alanda milli üretim anlayışıyla yürütülen çalışmalar, bugün Milli Teknoloji Hamlesi olarak adlandırılıyor.

Bir zamanlar dışa bağımlı olunan savunma teknolojilerinde, bugün yerli mühendislerin, genç girişimcilerin ve bilim insanlarının imzası var.

Dünyanın dikkatini çeken Bayraktar TB2, sahada sergilediği başarılarla adeta bir dönüm noktası oldu. Ardından AKINCI TİHA, daha yüksek irtifa, daha uzun menzil ve daha güçlü yük kapasitesiyle Türkiye’nin mühendislik gücünü tüm dünyaya gösterdi.

Ve şimdi, gökyüzünün yeni sembolü Kızılelma… Jet motorlu, insansız savaş uçağımız, Türk havacılığının geleceğini temsil ediyor. Cumhuriyetin 100. yılında gökyüzüyle buluşan Kızılelma, sadece bir hava aracı değil; bağımsızlığın, vizyonun ve inancın sembolü haline geldi.

Bu başarıların yanında, HÜRKUŞ eğitim uçağımız, ATAK helikopterlerimiz, GÖKBEY genel maksat helikopterimiz, ANKA ve AKSUNGUR gibi İHA’larımız, Türkiye’yi savunma sanayinde kendi kendine yeten sayılı ülkeler arasına taşıdı.

Artık Türkiye, sadece kendi ihtiyaçlarını karşılamıyor; aynı zamanda ürettiği teknolojileri dost ve müttefik ülkelere ihraç eden bir güç konumunda.

Cumhuriyet’in 102. Yılında Aynı Ruhla

102 yıl önce, bir millet var olma mücadelesi verirken inancı, azmi ve birliğiyle tarih yazdı. Bugün, o ruhun mirasçıları aynı azimle çalışıyor. Artık savaş meydanlarında değil, laboratuvarlarda, Ar-Ge merkezlerinde, fabrikalarda mücadele veriyoruz.

Cumhuriyet’in ışığında yetişen genç mühendisler, bilim insanları, girişimciler ve sanatçılar, bu ülkenin en büyük gücü. Çünkü Atatürk’ün de dediği gibi:

“Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak ve yükseltecek sizlersiniz.”

Bu söz bugün her zamankinden daha anlamlı.

Cumhuriyetimizi kuran irade, bize sadece bir ülke değil, bir gelecek inancı bıraktı.

Bugün o inançla; teknolojiyle, bilimle, üretimle Türkiye’yi daha güçlü yarınlara taşıyoruz.

Cumhuriyetimizin 102. yılı kutlu olsun.

Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!

Yaşasın Cumhuriyet!